DOLAR
Alış: 37.95
Satış: 38.10
EURO
Alış: 41.39
Satış: 41.55
GBP
Alış: 49.15
Satış: 49.52
ANKARA
ADANA
ADIYAMAN
AFYON
AĞRI
AKSARAY
AMASYA
ANKARA
ANTALYA
ARDAHAN
ARTVİN
AYDIN
BALIKESİR
BARTIN
BATMAN
BAYBURT
BİLECİK
BİNGÖL
BİTLİS
BOLU
BURDUR
BURSA
ÇANAKKALE
ÇANKIRI
ÇORUM
DENİZLİ
DİYARBAKIR
DÜZCE
EDİRNE
ELAZIĞ
ERZİNCAN
ERZURUM
ESKİŞEHİR
GAZİANTEP
GİRESUN
GÜMÜŞHANE
HAKKARİ
HATAY
IĞDIR
ISPARTA
İSTANBUL
İZMİR
KAHRAMANMARAŞ
KARABÜK
KARAMAN
KARS
KASTAMONU
KAYSERİ
KIRIKKALE
KIRKLARELİ
KIRŞEHİR
KİLİS
KOCAELİ
KONYA
KÜTAHYA
MALATYA
MANİSA
MARDİN
MERSİN
MUĞLA
MUŞ
NEVŞEHİR
NİĞDE
ORDU
OSMANİYE
RİZE
SAKARYA
SAMSUN
SİİRT
SİNOP
SİVAS
ŞANLIURFA
ŞIRNAK
TEKİRDAĞ
TOKAT
TRABZON
TUNCELİ
UŞAK
VAN
YALOVA
YOZGAT
ZONGULDAK
Ana Sayfa
Foto Galeri
31.01.2024
326 Görüntüleme
Rafların Hepsi Domuz Doluydu
- ‘Domuz eti yemedim’ diyorsanız bir daha düşünün Hiç domuz yemedim diyenler dikkat! Detaylar haberin devamındadır..
- ‘Domuz eti yemedim’ diyorsanız bir daha düşünün Hazır yoğurtlar, hazır dondurmalar, pastanelerden alınan onlarca ürün.. Her gün oluşturulan alışverişlerde pek çok besin maddesini evimize sokuyoruz. Peki yüzlerce ürünün içersinde domuz eti olmadığına emin miyiz? Besin sektörü tüm ahlaksızlığıyla, her gün bizim ve çocuklarımızın sağlığını tehdit ediyor. Biliyorsunuz, hazır yoğurtlarda, hazır dondurmalarda, pastanelerde, jölelerde, kremalarda, market ürünlerinin bir fazlasında “kıvam artırıcılar” adıyla domuz mamülleri kullanılıyor. Artık ‘neyin içersinde var, neyin içersinde yok’, net olarak bilmek nerdeyse imkânsız. Haliyle bunları kullanan adamlara “kullanıyor musunuz” diye sorup, doğru cevap vereceklerine iltimat etmek de olası değil. Tadı sorunlu, kendi sorunlu olmasına rağmen; uzun vakit hiç ekşimeyen, çürümeyen, küflenmeyen, kıvamından dahi bir şey kaybetmeyen yiyeceklerimiz var bundan sonra. Peki, bu nasıl oluyor? Cevap: Kıvam artırıcılar, katkı maddeleri… Nedir onlar diye sorsak, “E” ile başlayan anlamayacağımız ve nereden/nasıl elde edildikleri bilinmeyen rakamlar işitiyoruz. Jelatin (E441) çok kıymetli bir protein.. Besin pazarında vakitgelen şekilde kullanılıyor. Jelâtinin takriben % 99’u, Müslüman olmayan ülkeler doğrultusundan üretilmekte. Uluslararası kuruluşlar katkı maddesine bir numara veriyor. Avrupa Birliği’nde bu E kodu ile yapılıyor. Biz de de aynı kodlama geçerli. Yılda 380.000 ton kadar imal edilen jelâtinin 150.000 tona yakını Müslümanlar doğrultusundan tüketilmektedir. Dünya piyasalarında kilogram fiyatı takriben 4–6 dolar bulunduğu düşünülürse, Türkiye jelâtin amacıyla 20 milyon dolar kadar harcama yapmaktadır. Kaynağı sebebiyle büyük tartışmalara sebep olan ve şüpheyle yaklaşılan jelatini Türkiye’de 2011’den beri iki yerli firma da geliştirmeye başladı. Ancak gereksinimi tam karşılayamıyor. Besin üreticilerinin fazlası ucuz diye mahiyeti meçhul ithal jelatini kullanıyor. Oysa menşeinin ciddi bir şekilde araştırılması gereken bu katkı maddesinin anında anında her alanda vakitgelen bir şekilde kullanılması, inanan insanlar amacıyla son derece kaygı vericidir. Jelatinsiz ürün nerdeyse yok..! Bir nevi protein olması sebebiyle jelâtin üreticileri, jelâtinin günlük hayatın her safhasında kullanılabilmesi amacıyla yoğun gayret göstermiştir. Menşeinin ciddi bir şekilde araştırılması gereken bu katkı maddesinin anında anında her alanda vakitgelen bir şekilde kullanılması, inanan insanlar amacıyla son derece kaygı vericidir. Ürünlerde jelleştirme, koyulaştırma, sırlama ve kapsülleme maddesi olarak, jelâtin vakitgelen bir kullanım sahasına sahiptir: Pek çok pasta ürününde, yoğurtta, dondurmacılıkta, eritilmiş peynir ve kaşar üretiminde, margarinde, salam, sucuk sosis, jambon gibi et ürünlerinde, şekerlemelerde, reçel, marmelat, helva, pekmez ve tahin gibi besinlerda, fındık ve fıstık ezmelerinde, meyve sularında, sakızlarda, ilâç endüstrisinde, kapsül, film ve tablet yapımında, kan verme ürünlerinde, krem, losyon, şampuan, parfüm gibi cilt ve kozmetik ürünlerinde, hayvan yemlerinde, fotoğrafçılıkta ve karbonlu kağıt yapımında jelâtin kullanılmaktadır. Can Boğazdan Çıkıyor! (Besin Terörü) – Dr. Ayşe Ebrar “Türkiye’de “hiç yemedim” diyen, bir büyük domuz götürmüştür. “ Pediatri profesörü bir hocamın sözüydü bu. Mamüllerinde domuz ürünü kullandığını belirleme ettiği pastaneleri, besin işletmelerini, dava açıp kapattıran da o hocamdı. Dini hassasiyetleri olmadığını söylemesine rağmen, domuz konusu ile ilgili fazlası müslümandan daha çok hassasiyet göstermesinin sebebini sormuştuk, anlatmıştı uzun uzun… Besin sektörü tüm ahlaksızlığıyla, her gün bizim ve çocuklarımızın vücuduna tecavüz ediyor. Biliyorsunuz, hazır yoğurtlarda, hazır dondurmalarda, pastanelerde, jölelerde, kremalarda, market ürünlerinin bir fazlasında “kıvam artırıcılar” adıyla domuz mamulleri kullanılıyor. Artık ‘neyin içersinde var, neyin içersinde yok’, net olarak bilmek nerdeyse imkânsız. Haliyle bunları kullanan adamlara “kullanıyor musunuz” diye sorup, doğru cevap vereceklerine iltimat etmek de olası değil. Tadı sorunlu, kendi sorunlu olmasına rağmen; uzun vakit hiç ekşimeyen, çürümeyen, küflenmeyen, kıvamından dahi bir şey kaybetmeyen yiyeceklerimiz var bundan sonra. Peki, bu nasıl oluyor? Cevap: Kıvam artırıcılar, katkı maddeleri… Nedir onlar diye sorsak, “E” ile başlayan anlamayacağımız ve nereden/nasıl elde edildikleri bilinmeyen rakamlar işitiyoruz. İnsan yiyip içtikleriyle, büyür, yaşar, inşa olur. Yiyeceklerimizin sıhhati, bizim hem vücut hem de ruh sıhhatimizin belirleyicilerindendir. Yaratılanlar içersinde, bize helal olanların miktarını bir düşünün. Milyonlarca tür helal nimetin beraberinde, tek domuzun haram kılınmasının sebebini hiç merak ettiniz mi? Pislik içersinde yaşadığı amacıyla gibi açıklamaları kesinlikle duymuşsunuzdur, köyde bulunmuşluğunuz varsa, yediğimiz fazlası hayvanın bir şekilde kendi pisliğine bulaşarak yaşadığını bilirsiniz. Peki, başka hayvanlar değil de domuz namacıyla haram? Kardeşlerim, domuz kalıtsal olarak insana en yakın hayvandır. Organ nakli tartışmalarında, domuzdan alınan kalp kapakçıklarının insana nakledilebildiğini de duymuşsunuzdur. Bu kalıtsal yakınlık sebebiyle tıp bölümünde domuzlar üstünde çok inceleme yapılıyor. İmmun hastalıkların, otoimmun hastalıkların (Multipl Skleroz, Romatoid Artrit, Behçet, Lupus, Sjögren, Ankilozan Spondilit vs.) ve kanserlerin en mühim sebeplerinden biri yiyip içtiğimiz ürünler. Bu tür hastalıklar batı toplumunun hastalıklarıdır. Bizde görülme oranları önceden çok düşüktü, bundan sonra her geride bıraktığımız gün artıyor. Vücudumuz kendinden olmayan, maddelere karşı antikor üretir. Domuz kaynaklı yağlara, proteinlere karşı da üretiyor, fakat kalıtsal yapımızın benzerliği sebebiyle, ürettiğimiz antikorlar domuzla bizim hücrelerimizi karıştırıyor ve kendi vücutimize saldırmaya başlıyor. Sonuç: Otoimmun hastalık. Başka bir mekanizmayla da bu ürünler, kalıtsal yapımızda değişikliklere namacıyla olarak, kanserlere sebep oluyor. Çikolataların çikolata olmadığını biliyor muydunuz? İçeriklerini bir okuyun lütfen, anında hepsinin kakao seviyesi %15-20i geçmiyor, kalan %80 lerini ne idüğü belirsiz çerçöp oluşturuyor. Şekerli vanilin diye herkezin bildiği pasta malzemeleri, vanilyalı ürünlerin anında hepsi, bisküviler, dondurmalar, kremalar hani… Vanilya değil. Bizim vücutimiz natural olarak morfin aynısı bir madde salgılar, yaşamın devamı amacıyla gerekmektedir bu madde. Vanilin denen madde ise bizim vücutimizde imal edilen bu maddenin reseptörlerine bağlanarak, morfin aynısı tesir oluşturuyor. Bir düşünün, her gün yemeden duramadığınız hazır besinler var mı? Bırakamadığınız? Bilin ki kalorisi çok yüksek olan o sağlıksız besinlere siz ve çocuklarınız, uyuşturucu bağımlıları gibi bağımlısınız Kola gibi gazlı meşrubatler, fastfood sektörünün en büyük silahı. Yemeğin beraberinde gazlı bir meşrubat içerseniz, gazla dbulunduğu amacıyla mideniz süratli boşalır, aç olmama hissi oluşmaz, doyduğunuzu fark etmezsiniz, ne kadar yediğinizi anlamazsınız. Yanında kolayla yayılan o menülerin içerdiği katkı maddeleri, sarfedilen yağlar da fastfood bağımlılığınızı başlatır. Aradan 2-3 saat geçmeden, yine acıkır, bir hamburger-kola menüsü daha alabilmek talebi taşırsınız. Sonuçta sizi ve çocuğunuzu bu besinlere bağımlı yaparlar. Evde bir çorba kaynatacak, köfte yoğurup, pişirecek zamanı olmayan kadınlar da düzenin gönüllü anneleri olarak kullanılır. Çocuklar üstünden yürütülen bu besin terörü, sizi ve çocuklarınızı obez yapar. Sonra sistem şişmanlar amacıyla kıyafetler hazırlatır, satar. Hemen sonrasında size “çok şişman” bulunduğunuzu söyleyip, diyet gerçeklştirmeyi önerir, diyet sektörünü harekete geçirir. Yağsız, tuzsuz, lezzetsiz, sağlıksız diyet ürünlerini fahiş fiyatla evinize sokar. Ne oldukları belirsiz bu ürünlerin fazlası kilo vermenizden ziyade, şahsi olarak azap çekmeniz amacıyladir. Diyet kitaplarını, spor aletlerini, zayıflama haplarını da almanız gerekir. Tabi arada, obeziteden, diyabetten, kanserden ölmezseniz, paranızın son damlasına kadar sizi sömürürler. Ne olur, evinize bu ürünleri sokmayın, çocuklarınıza yedirmeyin. ev yapımı tariflere başvurun, çocuklarınızı seviyorsanız, onlar amacıyla alternatifleri sizler üretin ki başkaleri onların canına-ruhuna tecavüz etmesin, sağlıklarına kastetmesin. Marketlerdekilerde gözleri kalmasın istiyorsanız, evinizde kendi ellerinizle yapın. İçinde margarin kullanılmamış, katkı maddesi görmemiş, ev kurabiyesi, tüm bisküvilerden, çikolatalardan sağlıklıdır. GDO lu besinlerdan uzak durun, genetiğiyle oynanmış her ürün bir bozgundur. Her vakit uzak durmak ne ölçüde olası olur, bu bizlere bağlı ama unutmayalım “sakınanlar fakat korunanlardır. Hastanede kim “kanser” kelimesini duysa korkuyor ama asıl olarak obezite bu çağın en büyük hastalığı. Hekimler olarak kanserlerin birfazlasınu tedavi edebiliyoruz, fazlası hastalığın iyileşme imkânı var bugün. Ama obezite karşısında çaresiziz. İrade insana verilmiş en büyük nimet, iradenizi devredışı bırakmalarına izin vermeyin. Bağımlılık ve sarhoşluk yapan her şey sıhhatinize zararlıdır. Bilinçli ve duyarlı bir insan bu oyuna gelmez kardeşim. Peygamberimizin sünnetini hatırlayalım, sahabenin sofralarına bakalım. Doymadan kalkmak, midemizin üçte birinin su, üçte birinin hava, üçte birinin yemek amacıyla bulunduğunu hatırlayalım. Helal dairesi bize yeterlidir. Allah’a emanet olun. kaynak:www.kocaelibarisgazetesi.com .bilgirehberim.net