DOLAR
Alış: 36.01
Satış: 36.16
EURO
Alış: 37.52
Satış: 37.67
GBP
Alış: 44.90
Satış: 45.24
ANKARA
ADANA
ADIYAMAN
AFYON
AĞRI
AKSARAY
AMASYA
ANKARA
ANTALYA
ARDAHAN
ARTVİN
AYDIN
BALIKESİR
BARTIN
BATMAN
BAYBURT
BİLECİK
BİNGÖL
BİTLİS
BOLU
BURDUR
BURSA
ÇANAKKALE
ÇANKIRI
ÇORUM
DENİZLİ
DİYARBAKIR
DÜZCE
EDİRNE
ELAZIĞ
ERZİNCAN
ERZURUM
ESKİŞEHİR
GAZİANTEP
GİRESUN
GÜMÜŞHANE
HAKKARİ
HATAY
IĞDIR
ISPARTA
İSTANBUL
İZMİR
KAHRAMANMARAŞ
KARABÜK
KARAMAN
KARS
KASTAMONU
KAYSERİ
KIRIKKALE
KIRKLARELİ
KIRŞEHİR
KİLİS
KOCAELİ
KONYA
KÜTAHYA
MALATYA
MANİSA
MARDİN
MERSİN
MUĞLA
MUŞ
NEVŞEHİR
NİĞDE
ORDU
OSMANİYE
RİZE
SAKARYA
SAMSUN
SİİRT
SİNOP
SİVAS
ŞANLIURFA
ŞIRNAK
TEKİRDAĞ
TOKAT
TRABZON
TUNCELİ
UŞAK
VAN
YALOVA
YOZGAT
ZONGULDAK
Ana Sayfa
Foto Galeri
22.01.2024
458 Görüntüleme
ÇoBan ve FransıZ
- Çoban su kenarında koyunları otlatırken, bir ağacın altında bikini ile güneşlenen Fransız bir turist bayan görmüş. Adam esasen uzun vakittir dağda, dayanamamış bayana t…. etmiş. Ama ne t…., defalarca.. Fransiz turist soluğu Jandarma’da almış. Jandarma, çobanı yakalamış. Getirmişler karakola ifadesini alıyorlamış. Fransiz turist demiş ki:… Detaylar haberin devamındadır..
- Çoban su kenarında koyunları otlatırken, bir ağacın altında bikini ile güneşlenen Fransız bir turist bayan görmüş. Adam esasen uzun vakittir dağda, dayanamamış bayana t…. etmiş. Ama ne t…., defalarca.. Fransiz turist soluğu Jandarma’da almış. Jandarma, çobanı yakalamış. Getirmişler karakola ifadesini alıyorlamış. Fransiz turist demiş ki: – Böyle bir erkek! Ben katiyen görmedim, şikayetçi değilim ama benimle eş güdümlü Fransa’ya gelirse… Adam demis: – Ben nasıl gelirim? Koyunlar var, çoluk çocuk var, gelemem. Kadın ısrar ediyormus: – Gelmezsen hapse atacaklar. Adam sonucunda demis ki: – Benim bir kardeşim var, o bekar, onu alıp götür. Fransız turist sormus: – O da senin gibi mi? Yani kuvvetli kuvvetli bir erkek mi? Çoban: – Valla bilmiyorum ama 2 yıl evvelce bir ayıya t….. etmisti, ayı iki yıldir halâ eve bal getirir…Çalışmaktan ve iş gerçekleştirmekten hoşlanmayan bir domuzcuk vardı. O yalnızca evin çevresinde tembellik etmeyi severdi, penceresinden yavaşça geride bıraktığımız bulutlara bakardı. Diğer vakit amacıyladerda, yatağında yuvarlanırdı. Annesi her seferinde bir şeyler yapması amacıyla ona bağırmak mecburiyetinde kaldı. “Tembelliğe devam edersen, bir saat gibi tik taklar ve vakitte kaybolursun.” Fakat Domuzcuk, annesinin söylediklerine aldırış etmedi. Vakit kaybetmeye devam etti. Domuzcuk bir gün her vakitte gibi gökyüzüne bakarken havanın kararmakta olduğunu fark etti. Daha yakından bakmak amacıyla pencereye doğru yürüdü. Yağmur yağacak değildi, aksine güneş batmış gibi görünüyordu. “Bu tuhaf. Hala erken. Gökyüzü bu tür kararmamalı.” Merak etti. Tam o sırada, saatin tik tak sesini duydu ve yükseldi. Zamana bakmak amacıyla arkasını döndü. Yelkovan ve akrep dönmeye başladı. Dönen bir tekerlek gibi daha süratli ve daha süratli dönüyordu. Gökyüzünün rengi, saat ibresiyle aynı süratte parlak altından maviye, kırmızıya, turuncuya ve siyaha değişmeye başladı ve ara sıra gökyüzünde kayan yıldızlar belirdi. Aniden, saat dönmeyi bıraktı. Domuzcuk gökyüzüne bakmak amacıyla aceleyle pencereye koştu. Yıldızları ve ayı görebiliyordu. Tam o sırada annesinin sözleri kulaklarında yankılandı, “Zaman, vakit, vakit denizinde kaybolmuş…” Domuzcuk yankıyı durdurmak amacıyla sertçe kafasını salladı. Kendini toparladı ve “Oh hayır, vakit denizinde kayboldum” diye düşündü. Domuzcuk ne olacağını bilemediği amacıyla korkmuş hissetti. Saat yavaşça gözlerini açtı ve esnedi. Domuzcuk’a gözlerini kısarak baktı ve konuştu. “Merhaba, ben bir vakit tutucuyum. Zaman denizine hoş geldiniz.”“Merhaba, ben Domuzcuk. Kayboldum.” Diyerek Domuzcuk çekinerek yanıt verdi. “Merak etme. Buradayım. Sizi vakit denizinde bir tura çıkarayım.” Dedi saat. Dakika elini kullandı ve domuz tuttu. İkisi eş güdümlü bir keşfe çıktılar. Zaman denizi, yıldızlarla dolu masmavi bir denize, karanlık bir galaksiye benziyordu. Birçok muhafız, vakit denizindeki saatlere benziyordu, fakat hepsi değişik biçim ve boyutlardaydı. Gardiyanlar bir şeyler gerçekleştirmeyle meşgul gibiydiler. Bazıları balık tutarken, başkaları bölümde devriye geziyordu. “İşte vakit nehri.” Zaman hakemi açıkladı. Zaman nehri denizde yüzüyordu, gümüş rengindeydi ve ebedi görünüyordu. İçinde değişik biçim ve renklerde balıklar yüzüyordu. Irmak kıyısı boyunca, kenarda çoğu saat duruyordu. “Bu balıklar vakit cepleridir. Biz onlara vakit balığı diyoruz.” Zaman tutucu, domuzcuk sormadan evvelce hali netleştirdi. “Zaman balıkları büyümek amacıyla dünyadan boşa harcanan vakit amacıylade beslenir. Büyüdükçe tehlikeli duruma geliyorlar. Zaman hakemi olarak bizim rolümüz, vakit denizini güvenliğini sağlamak ve balıkların kaçmasını engellemektir.” Daha sözünü bitirmeden, vakit nehrinden dev bir balık birdenbire fırladı. Muhafızlardan birini nehre sürükledi ve kaçmaya çalıştı. Diğer gardiyanlar olanları görünce, düşen saati kurtarmak amacıyla anında el ele verdiler. Akreplerini kullanarak daha kuvvetli kollar oluşturdular. “Saatler gün oldu” diye slogan attılar ve güçlerini kullanarak düşen saat koruyucusunu çektiler. Daha çok gardiyan katıldı ve eller büyüdü. Büyük balığın kaçmasını engellemeye çalıştılar. Yelkovanları balığa ateş eden ufak oklara dönüştü. “Zaman balıklarında vakit ceplerini azaltmamız gerekiyor. Çok çok boşa harcanan vakit amacıylade beslenen çok çok balık var!” Yakında, düşen saat muhafızını kurtaracak kuvveti meydana getirmek amacıyla daha çok saat bağlandı. Domuzcuk, dev vakit balığı ile saat muhafızları arasındaki bir çekişme gibi bir savaşı izlerken hayranlıkla baktı. Dakikalar geçti. Zaman balık küçüldü. Sonunda yol verdi ve vakit nehrine geri döndü. Saat muhafızları rahat bir soluk aldı. “Kapatıldı! Zaman balığı kaçsaydı, sürenin