Ana Sayfa Yazarlar 28.03.2023 795 Görüntüleme
HUZURLA GELEN MİSAFİRİMİZ

HUZURLA GELEN MİSAFİRİMİZ

Hasret ile on bir aydır beklediğimiz Ramazan ayımız çok şükür huzur ile geldi ve 1 haftasını bitirdik bile.

Oruç ibadetimizin sayılamayacak kadar çok faydaları vardır. En önemlilerinden biride nefsin azgın istek ve arzularını gemlemesidir ki böylelikle toplumdaki suç işleme oranları da düşmektedir. Kötü bir söz söyleyene veya davranışta bulunana ‘’Ben Oruçluyum’’ diyerek, kendisine manevi bir kalkan oluşturmaktadır.

Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur “Oruç tutun sıhhat bulursunuz.” Fazla gıda vücutta birikimlere, zararlı fazlalıklara sebep olmaktadır. Oruç bunları temizlemekte, fazlalıkları eritmekte ve beden gibi ruhda da bir tasfiye yapmaktadır. Oruç, bir yıl içerisinde yorulan insan bedenini dinlendirmekte ve kişiye sağlık kazandırmaktadır.

Oruç içinde tanımlanan olumsuz davranışlardan sakınmak, iyiliği düşünmek ruhu dinlendirir.  Yoksulların durumunu daha iyi anlamaya, dolayısıyla onların sıkıntılarını giderme yönünde çaba sarf etmeye de vesile olur. “Tok, açın halinden anlamaz” atasözü de bunu ifade eder.

Ramazan orucu zahiren bakıldığında, bir yıl boyunca çalışan vücut makinesinin dinlenmeye ve bakıma alınması gibidir.

Ramazan ayında oruç tutmak İslam’ın beş şartından biridir. Akli dengesi yerinde olan ve ergenliğe girmiş her Müslüman, Ramazan ayında oruç tutmakla yükümlüdür. İmsak vaktinde yemeyi ve içmeyi bırakan müminler aynı zamanda oruç tutmak için sözle niyet etmelidir.

Özellikle Ramazan’da Kur’ân’la içli dışlı olmalı, onun aydınlık ikliminden nurlanmalıdırlar. Kur’ân’ı hususiyle Ramazan ayında okumanın ayrı bir önemi vardır. Allah Resûlü (aleyhissalâtu vesselâm) Ramazan’da her zamankinden daha fazla Kur’ân ile meşgul olur, onu okur ve tefekkür ederdi. Zira Allah Onu, bu ayda indirmişti. Ramazan’ın her gecesinde Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm) Cibril-i Emin’le birlikte aralarında Kur’ân talimi yaparlardı. Ve her Ramazanda baştan sona Onu Cibril’le mukabele ederdi.

Sahura kalkmanın bizler için bağışlanan bir bereket olduğunu bildiren ve ısrarla sahura kalkmamızı bize öğüt veren Peygamber Efendimiz (sav);  “Yedikleri helal olmak şartı ile hesaba çekilmeyecek üç kişi; oruçlu¸ sahur yemeği yiyen ve Allah yolunda nöbet tutandır” haberiyle ümmetini sevindiriyor.

Ayrıca bütün bir ailenin ertesi günkü oruç ibadeti için beraberce¸ yemek vesilesiyle, önemli bir ibadet vaktinde kalkmaları¸ ayakta olmaları ve yudumlanan o son su, müthiş heyecanlı…

Unutmayalım ki, sahur kelimesiyle seher kelimesi aynı kökten gelir. Ne mutlu sahurları, seherlere ayarlı olanlara.

Feyiz ve bereketin nisan yağmurları gibi yağdığı, kalplerin en saf ve berrak bir hâl aldığı, tefekkür, zikir, dua ve huzur için bulunmaz bir zaman dilimi olan Ramazan’ın en bereketli anlarından olan Sahur vaktini uyuyarak geçirmeyelim inşAllah.

“Oruçlunun iki sevinci vardır: Birisi, iftar vaktindeki oruç açmak sevinci; diğeri, Rabbine kavuştuğu zamanki orucunun mükâfatı ile sevincidir.”

“Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan kıyâmet gününde yalnız oruçlular girerler. Onlardan başka hiçbir kimse giremez. Kıyâmet gününde “Oruçlular nerede?” diye nidâ edilir. Oruçlular kalkıp girerler. Oruçlular girdikten sonra da kapı kapanır, artık hiç kimse o kapıdan içeri giremez.”

İnsandaki nefs-i emmâre, Rabbini tanımak, O’nun emirlerine boyun eğmek istemez. Fir’avn gibi, bizzat kendisi rablık ve ilâhlık dâvasında bulunur. Nefsin bu damarını açlıktan başka hiçbir şekilde kırmak mümkün değildir.

İşte Ramazan orucu, doğrudan doğruya nefsin fir’avunluk cephesine darbe vurup kırar; ona za’fını ve fakrını hissettirerek Allah’ın âciz bir kulu olduğunu bildirir.

Rivayete göre, Cenâb-ı Hak nefse:
– Ben kimim, sen kimsin? diye sormuş. Nefis de:

– Ben benim, sen sensin! diye cevap vermiş. Bunun üzerine Allah ona azab vermiş, Cehenneme atmış, sonra yine sormuş:

– Ben kimim, sen kimsin?

Nefsin cevabı aynı olmuş:

– Ben benim, sen sensin!

Hangi azâbı verdiyse, nefis gurur ve enaniyetinden vazgeçmemiş. Nihayet uzun süre aç bırakarak bir nevi oruç tutturmuş, sonra tekrar sormuş:

– Ben kimim, sen kimsin?
Nefis bu sefer şu cevabı vermiş:
– Sen benim Rabb-i Rahîmimsin, bense senin âciz bir kulun…

Sevgiyle kalın…

 

 

 

Yazar Hakkında

Adı Soyadı:

Mesleği:


Tema Tasarım |